
Prof. Dr. Ali Fuat KALYONCU : Türkiye’de sosyalizm ve Mehmet Ali Aybar
|

Türkiye’de sosyalizm denince akla gelen ilk isimlerden biridir Mehmet Ali Aybar
Osmanlı’nın son dönemlerinde yetişen birçok kıymetli insan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli roller oynamıştır. Bunlardan birisi de nitelikli bir sporcu, hukukçu, gazeteci, yazar ve siyaset adamı olan Mehmet Ali Aybar’dır. Aybar, Türk sosyalist hareketinin önde gelen isimlerinden olup, 1971’de kapatılan Türkiye İşçi Partisi‘nin (TİP) lideri ve sonra da Sosyalist Devrim Partisi‘nin (SDP) kurucu genel başkanıydı. Güleryüzlü ve bağımsız bir sosyalizmi savunmaktaydı. Bu nedenle zamanla beraber yürüdüğü birçok arkadaşından ayrılır. Ünlü şair Nazım Hikmet’in büyük teyzesinin torunudur. Nazım’dan bir kuşak daha gençtir, iki akraba bir süre birlikte Üsküdar Paşakapısı Cezaevi’nde yatarlar. Nazım’ın annesinin kuzeni olan ünlü Kurtuluş Savaşı kahramanı Ali Fuat Cebesoy ile de akrabalığı vardır.
Ailesi
Mehmet Ali Aybar, 5 Ekim 1908’de meşhur Hüseyin Hüsnü Paşa‘nın büyük oğlu Yarbay Tahsin Bey’in oğlu olarak İstanbul‘da dünyaya gelir. Dedesi Hüseyin Hüsnü Paşa, 31 Mart Ayaklanmasını bastırmak için Selanik‘ten İstanbul‘a gelen Hareket Ordusunun ilk komutanıdır. Bir süre Trablusgarp Valiliği, Harbiye Nazırlığı ve Meclis-i Âyan üyeliği yapmıştır. Hüsnü Paşa II. Abdülhamid’i tahttan indiren ekibin arasında olup İstiklal Harbimiz döneminde Milli Mücadele safında yer almış, 1926 yılında İstanbul Kuzguncuk‘taki yalısında vefat etmiştir. Yani Aybar, o dönem için Osmanlı terbiyesi ile yetişmiş, ayrıcalıklı bir aileye mensuptur.
Spor Yaşamı

Mehmet Ali Aybar o zaman ailesi tarafından ülkemizin en iyi okullarından biri olan Galatasaray Lisesine gönderilir. Spor ve atletizmle orada tanışır, önce okulun atletizm takımına girer, oradan milli sporculuğa seçilir. 1928 yılında, yirmi yaşındayken Amsterdam Olimpiyat Oyunları’nda Türkiye’yi temsil eder. 1929 yılında 200 metre Türkiye rekorunu kıran Aybar, Balkan Oyunları’nda yedi kez yarışır. 1930 Atina Balkan Oyunlarında Türkiye Atletizm takımının kaptanı olarak, müsabakalarda yanlı ve yanlış kararlar veren bir Yunan hakemin görevinden alınmaması sonucu, takımını oyunlardan çekmek ister. O haksızlığı yapan hakeme bir daha görev verilmeyeceği sözünü alırlar. Aybar, 1931’de yani ertesi yıl yine 4×100 bayrak yarışında Balkan şampiyonu olan milli takımızdadır. Türk-Yunan dostluğunu göstermek isteyen Venizelos ve İsmet İnönü de Atina Averof stadının şeref tribünündedir. Aybar ve Türkiye’nin en iyi kısa mesafe koşucularından biri olan, 100 metre rekoru 25 yıl boyunca kırılamayan Semih Türkdoğan, 100 metre yarışı için hazırdır. Start çizgisine yürürken birden dururlar. Bir önceki yıl, bir daha görevlendirilmeyeceği bildirilen Yunanlı hakem yarışta yine görevlidir. Oysa Türk takımı bu kez buraya hakkıyla kazanmaya yani geçen yılın rövanşını almaya gelmiştir. Aybar, derhal yöneticilerin yanına giderek; bu hakem start verirse koşmuyoruz, der. Yöneticiler bir şey yapamayacaklarını söyleyince, Aybar ve Türkdoğan soyunma odasına geri gider. Kısa bir süre sonra federasyon başkanı Burhan Felek, verilen emre uyacaklarına dair imzalamaları için bir kâğıtla gelir. İsmet Paşa’nın onların koşmalarını istediğini söyler. Aybar ve Türkdoğan belgeyi de imzalamaz, yarışa da katılmazlar. Bu olay ciddi ses getirir. Ertesi gün, Balkan Oyunları organizasyon komitesi o hakemi görevden alınca, Enver Gökbil ve Hakkı Süslüay ile birlikte 4×100 bayrak yarışında takımımız altın madalya kazanır. Haklılıkları böylece tescil olmuştur ama emre itaatsizlik ederek devletin itibarını zedelemekten, Aybar ömür boyu, Türkdoğan ise iki sene spordan men edilir. Ama yine de spor yaşamını 1935’e kadar atletizm milli takımında sürdürür. Aybar bu dönemde 100 ve 200 metre bayrak yarışlarında Türkiye rekorları kırmıştır. Aybar’ın 100 metrede en iyi derecesi 11 saniyedir. Şimdi buradan bakınca yaptıklarının son derece şahsiyetli bir hareket olduğunu düşünüyorum. Ülkelerini seven, medeni cesaretli gençlermiş. Demek bu cesareti gösterecekleri bir ortam da varmış.
Mesleki ve sosyal yaşamı
Aybar, Galatasaray Lisesi’nden sonra İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirerek aynı fakültede Anayasa Hukuku Kürsüsünde Prof.Dr. Ali Fuat Başgil’in asistanı olarak kalır. Başgil, Grenoble Üniversitesinde hukuk okumuş, Paris Üniversitesinde doktorasını yapmış ve ayrıca Lahey Devletler Hukuku Akademisinden diploma almış değerli bir hukukçudur. 1937 yılında Hatay Cumhuriyeti’nin anayasasını hazırlayacaktır. Başgil hoca liberal sağ görüşlüdür ama Aybar’ı yanına almaktan çekinmez. Aybar belki de hocasının yardımıyla İkinci Dünya Savaşı başlarken Paris’e gitmiş ancak Almanlar orasını işgal edince yurda geri dönmüştür. İstanbul’da hukuk doktoru ve devletlerarası hukuk doçenti olur. Tek parti devrinde olmalarına karşın, muhalif basında yazılar yazmaktadır. 1946’da bu muhalif yazıları nedeniyle üniversitedeki görevine son verilir. Aynı yıl bağımsız milletvekili adayı olur ama seçilemez. Aslında o seçimde aday olmasını Demokrat Partililer(DP) çok istemiş ve hatta onu zorlamıştır. Ancak ilkesel olarak DP’ye girmemiş, bağımsız aday olmuştur. Bu adaylık sonrasında DP’nin “Yeni Türkiye” isimli gazetesinde; kendisine çok değer verdiğimiz Aybar, son zamanlarda bazı komünist dergilere yazılar yazmaya başladı. Şaşırdık kaldık. Hep beraber Aybar’ın maalesef solcu, hatta daha da ilerisi, komünist olduğuna karar verdik, şeklinde bir analiz yazılmıştır.
Önce Hür, sonra Zincirli Hürriyet gazetelerini çıkarır ve buralardaki yazıları nedeniyle hem matbaasına saldırı düzenlenir hem de 1949’da 3 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılır. Yaklaşık bir yıl hapis yatan Aybar 1950’de DP’nin çıkardığı genel afla serbest bırakılır ve serbest avukatlığa başlar. O dönemde bazı gazetelere saldırılar olmaktadır. 4 Aralık 1945 tarihinde hükümete muhalif yayın yapan sol eğilimli Tan Gazetesi basılacak ve tahrip edilecektir. Bayar’ın yazarken kullandığı takma isimlerinden birisi Tahsin Hüsnü’dür, yani dedesi ve babasının isimleri.
Türkiye İşçi Partisi(TİP)
TİP 1961 Anayasa’sının getirdiği özgürlükçü ve demokratik ortamda aralarında sonradan DİSK genel başkanı olacak Kemal Türkler, İbrahim Denizcier, Rıza Kuas, Kemal Nebioğlu gibi isimlerin olduğu 12 sendikacı tarafından kurulur. Kurucu genel başkanı da bir sendikacı olan Avni Erakalın‘dı. Erakalın’ın Yeni Türkiye Partisi’nden milletvekili adayı olmak için partiden istifa etmesi üzerine partinin kurucuları, Doç. Dr. Mehmet Ali Aybar‘a genel başkanlık teklifi götürürler. Yeni Türkiye Partisi, DP’nin yerine kurulan sağ liberal ama biraz da hükümetten icazetli bir partidir. Böylece 1962 Şubat ayında Mehmet Ali Aybar TİP’e genel başkan olur. Mayıs ayında Türkiye Sosyalist Partisi, TİP’e katılır. Şubat 1963’te bağımsız senatör Niyazi Ağırnaslı ve kontenjan senatörü Esat Çağa TİP’e girer. TİP kısa sürede iki senatör sahibi olmuştur. TİP’in amblemini bizzat Aybar’ın çizdiği biliniyor. Dişli çark ve bir başaktan oluşan amblem, işçi sınıfını simgeler. Çarkın tam ortasında yer alan başak ise köylüyü, emeği, alın terini temsil etmektedir. TİP işçi sınıfının, köylünün partisi olmak için yola çıkmıştır. Özellikle de sermaye ile emek çelişkisini anlatmaktadır. Partinin kurucuları 1962 yılında partiye aydınları davet ederler. Bu sayede ülkede solun önemli temsilcileri Behice Boran, Adnan Cemgil, Nazife Cemgil, Cemal Hakkı Selek, Yunus Koçak, Fethi Naci gibi isimler ve Yaşar Kemal, Çetin Altan gibi edebiyat ustaları da TİP’de yer alır. TİP’in görüşleri Vatan ve Öncü gazetelerinde destek bulur.

1963 yerel seçiminde TİP 9 ilde 36 bin oy alır. 1964 senato yenileme seçimlerine Yüksek Seçim Kurulunun engelleyici kararı yüzünden katılamaz. Diğer partilere yapılan hazine yardımı TİP’e yapılmaz. Türkiye İşçi Partisi, 10 Ekim 1965 seçimlerinde 54 ilde toplam 276.101 oy alarak (yüzde 2,96) 15 milletvekili ile Meclis’e girer. Aybar, 1965 ve 1969 genel seçimlerinde bu partiden İstanbul milletvekili seçilir. Behice Boran, Çetin Altan ve Mehmet Ali Aybar’ların sosyalist bir partiden parlamentoya girebilmesi, Türkiye’de hala sol siyasetin en önemli başarılarından biridir. Sayıları az olmakla beraber çok etkili muhalefet yaparlar. Onları parlamentoda çok zor günler beklemektedir. 1966’daki bütçe görüşmelerinde Adalet Partililer Nâzım Hikmet’e büyük şair diyen Çetin Altan’a linç girişiminde bulunur. TİP’in parlamentoya girmesinin hazmedilmemesi, seçim sisteminin değiştirilmesiyle sonuçlanır. 1968’de Senato kısmi yenileme seçimlerinde TİP oy oranını yüzde 4,7’ye yükselttiyse de senatörlük kazanamaz. Ancak yerel seçimde Yozgat Bahadın’da belediye seçimini kazanır. Aynı yıl TİP’e yapılan saldırılar şiddete dönüşür ve Vedat Demircioğlu öldürülür. Temsilde adaleti en iyi sağlayan seçim sistemi olarak bilinen millî bakiye sisteminin yerine, 1969 genel seçimlerinden hemen önce D’Hondt sistemi getirilir ve TİP o seçimlerde de yüzde üç oy almasına rağmen, Meclis’e ancak iki vekil gönderebilir.
TİP’in Görüşleri neydi?
TİP tabandan gelen bir parti olduğunu, nüfuzlu kişilerce değil işçi, köylü ve sendikacı kökenlilerle kurulduğunu söylemektedir. Lideri Aybar ise partisinin en büyük farkının, Marksizm’e eleştirel yani analitik bakabilme özelliği olduğunu düşünüyordu. Aybar’a göre TİP, işçi sınıfının demokratik öncülüğü etrafında birleşen, tüm emekçilerin temsilcisi olduğunu söyleyen, onları iktidara getirmeyi ve insanın insanı sömürmesine son vermeyi amaçladığını belirten bir partiydi. TİP parti programı bunun yanı sıra tam bağımsızlığa önem veriyor ve bu doğrultuda Türkiye’nin NATO’nun elinde oyuncak olmamasını, Amerikan üslerinin kapatılmasını ve NATO çerçevesinde yapılan ikili anlaşmaların feshedilmesini vurguluyordu.
Atatürkçü dış politikanın en kısa ve en doğru tanımının; Türkiye’de herhangi bir yabancı nüfuza, yabancı sultasına meydan vermeyecek bir politika izlemek olduğunu söyleyen TİP, Kurtuluş Savaşı’mızın tarihsel nedenleri ve bütün Atatürk devrimlerinin temel hedeflerinin hep bu özellik olduğunu belirtir. Adalet Partisi hükümetini; Türkiye’nin yabancı nüfuzundan bağımsız olmadığını ve Amerikan üslerinin 35 milyon metrekarelik vatan toprağını egemenliği altında tuttuğunu söyleyerek eleştirmektedir. Aybar, Atatürk için; ona gençlik yıllarım boyunca İstanbul sahillerinde beni yabancı bir harp gemisi görme acısından uzak tuttuğu için müteşekkirim, der. TİP Kurtuluş Savaşı ve Milli Mücadeleyi anti-emperyalist bir savaş olarak görmesine rağmen, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılması ve İnönü CHP’sinin bir takım uygulamalarını da eleştirmektedir.
Etyen Mahçupyan 5 Ekim 1998 tarihinde Radikal Gazetesinde yazdığı bir yazısında Aybar için şöyle der; Aybar’ın siyaset adamlığı Türk siyasetinin son 50 yılında gelişen yaklaşım ve anlayışların uzağında biçimlenmiştir. Ne garip ve hazindir ki, Aybar siyaset yapma yöntemini, örnekleri 19. yüzyıl başında özellikle Jön Türkler ve İttihat ve Terakki kadroları arasında görülen bir yönelimle bütünleştirmiştir. Bence Aybar, ailesinden gördüğünü kendi yaşamında uygulamaktadır. Etyen Mahçupyan analizine şöyle devam eder; öncelikle artık Aybar’ın yıllar önce büyük bir cesaretle vurguladığı düşünceleri günümüzde evrensel birer doğru olarak kabul edilmiştir. Aybar sosyalizmi insanın özü ve toplumun değişkenliğiyle bütünleşen bir süreç olarak tanımlamıştır.
İnsan, insanın kurdudur
Zaman geçtikçe her parti içinde farklı sesler çıkmaya başlar, TİP’de de öyle olur. Zaten baştan beri parti içinde farklı çizgide gruplar vardır. Mihri Belli’nin Milli Demokratik Devrim grubu 1965 seçimleriyle partide ayrışır ve 1966’da partiden ihraç edilirler. İhraç edilen bu grup, Fikir Kulüpleri Federasyonunda etkin olup isimlerini Devrimci Gençlik (Dev-Genç) olarak değiştirip, TİP ile bağlarını koparır. Bunun üzerine TİP, kendi çizgisinde Sosyalist Gençlik Örgütü’nü kurar.
Parti’de aslında baştan beri Aybar’ın güler yüzlü insancıl sosyalizmi ile daha katı bir çizgide duran Behice Boran’ın Emek Grubu ayrışmayı beklemektedir. Behice hanım, ABD’de sosyoloji alanında doktora yapan ilk Türk kadınıdır. Aynen Aybar gibi üniversiteden sol görüşlü olduğu için atılmıştır. Bu ayrışma 1968 yılında Varşova Paktı’nın Çekoslovakya’daki Prag Bahar’ına müdahale etmesiyle derinleşir. Genel Başkan Aybar 20-21 Ağustos gecesi gerçekleştirilen bu askerî müdahaleyi 21 Ağustos günü yaptığı bir basın açıklaması ile kınar. TİP MYK üyesi Behice Boran da 27 Ağustos 1968 tarihli Milliyet gazetesinde yayınlanan makalesinde Sovyet müdahalesinin, milli bağımsızlık ve eşitlik haklarına olduğu kadar sosyalizm ve sosyalist enternasyonalizm ilkelerine de aykırı olduğunu söyleyerek TİP’in bu tutumunu kendi ideolojik temelleriyle savunur. Ancak, daha sonra Aybar’ın Sovyetler Birliği’ne yönelik artan eleştirileri, Sovyet tipi sosyalizmi reddi ve güler yüzlü sosyalizm yönünde konuşmalarına devam etmesi üzerine Behice Boran ve Sadun Aren’in başını çektiği grupla arasında gerilim artar. Aybar açıkça Antisovyetik Eurososyalist bir çizgidedir, sosyalizm insan içindir insan sosyalizm için değildir, der. 1969 seçimlerinde TİP’in vekil sayısının azalmasıyla Aybar genel başkanlıktan istifa eder. Şubat 1971’de Aybar TİP parti üyeliğinden istifa edecektir. TİP içinden daha sonra birçok farklı parti ve gruplar çıkacaktır.
Aybar’ın bu özgürlükçü sosyalizm düşüncesi, önce Komünizmle mücadele Derneği ve diğer ABD destekli sağ gruplar tarafından kaba kuvvetle, sonra da özgürlükçü sosyalizmin revizyonist olduğu iddiasıyla sol içindeki provokatörlerle yıkılmak istenmiştir. Burada özel bir tarihsel yere sahip olan Komünizmle Mücadele Derneği’ne bir parantez açmak isterim. 1950’de Türkiye’de sol merkezli görüşlere karşı kurulmuş muhtemel NATO destekli ilk dernektir. Derneğin kurucuları arasında direk Nur Cemaatinin önde gelenleri vardır. Recai Kutan, Fethullah Gülen, Cemal Gürsel, Adnan Menderes, Celal Bayar, Süleyman Demirel ve Turgut Özal derneğin bilinen üyelerinden bazılarıdır. Bu dernek 27 Mayıs 1960 Hareketi ile kapatılır. Türkiye çapında NATO/Gladyo destekli sol karşıtı kontrgerilla faaliyetleri çerçevesinde kurulan ikinci nesil Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği ise 1963 yılında kurulur. 1965’te 27 olan şube sayısı kısa sürede 110’a çıkar. TİP’in yükselişi ile beraber, 1965 yılından itibaren İzmir,Antalya, Adana, Erzurum, Kars ve Trabzon’da mitingler düzenleyen bu derneğin Erzurum şubesi kurucularından biri de bugün ABD’de kaçak olan Fethullah Gülen’dir. Derneğin önde gelen üyeleri, daha sonra aralarında İlim Yayma Cemiyeti’ni de kuracaklardır. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, 16 Temmuz 1965 tarihinde, TİP’in Bursa mitingine yapılan saldırı sonrasında Komünizmle Mücadele Derneği fahri başkanlığından ayrılır.
Aybar 1975’te, kısa bir süre sonra Sosyalist Devrim Partisi adını alacak olan ve 12 Eylül 1980’de diğer partilerle birlikte kapatılacak Sosyalist Parti‘yi kurar. Sosyalizmin enternasyonal özelliğinden ziyade, Türkiye’yi merkeze alan bir milli sosyalizm anlayışının temsilcisidir. Bu yönüyle sol kesimde yaşam boyu eleştirilecektir.
Uluslararası Russell Mahkemesi‘nde Yargıç


Mehmet Ali Aybar, hukukçu olduğu için ABD’nin Vietnam’daki savaş suçlarını yargılamak üzere 1967’de oluşturulan Uluslararası Russell Mahkemesi‘ne yargıç olarak da seçilir. Ünlü İngiliz bilim insanı Bertrand Russell öncülüğünde kurulan uluslararası savaş suçluları mahkemesinde, aralarında Jean Paul Sartre, Simone de Beauvoir ve Yugoslav politikacı Vladimir Dedijer gibi barışsever ve ünlü düşünce adamlarının bulunduğu 25 kişilik bir heyette görev yapar. Mahkeme sonunda, ABD’nin Vietnam’a karşı savaş suçu işlediği, sivil hedeflere karşı yoğun ve sistemli bombardıman yapıldığı ve bunun Vietnam halkına yapılmış bir soykırım olduğu, Tayland, Filipinler ve Japonya gibi hükümetlerin de bu suçun işlenmesinde işbirlikçi oldukları sonucuna ulaşır. Bugün her görüşten tarihçiler, bu mahkemenin sonucunu kabul etmektedir. Aybar’ın orada olması ülkemizin prestiji açısından önemlidir.
Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm (1968), 12 Mart’tan Sonra Meclis Konuşmaları (1973), Örgüt Sorunu (1979) ve TİP Tarihi (BDS Yayınları) isimli kitapları bulunan Aybar’ın 1947’de evlendiği Siret Uncu’dan bir kızı vardır. Mehmet Ali Aybar, İstanbul’da tedavi edildiği Florence Nightingale Hastanesi’nde 10 Temmuz 1995 tarihinde kalp yetmezliği sonucu hayatını kaybedecektir. Sol, hümanist ve güler yüzlü sosyalizm kavramlarını Aybar ile kazanmıştır. Ve tarih galiba onu haklı çıkarıyor.
Prof. Dr. Ali Fuat KALYONCU
Bunu beğen:
Beğen Yükleniyor...